Pandemi ile mücadelede henüz etkin bir ilaç tedavisi yoktur. Maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyulması virüs bulaşın dan önemli ölçüde korur. Ancak salgının tamamen ortadan kalkmasında geçmiş tecrübelerimizden edindiğimiz bilgiler bize en etkili yolun aşı olduğunu gösteriyor.
COVID-19 pandemisi ile mücadelede yer alan aşı uygulamaları ülkemizde de devam etmektedir. Aşı uygulamalarının başarıya ulaşmasında toplumsal birliktelik oldukça önemlidir. Bir başka deyişle, toplumun önemli bir kısmının aşılanması yeterli düzeydeki bağışıklığı sağlayacaktır. Bu aşamada “Aşı tereddüdü” olarak adlandırılan durum önem kazanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) aşı tereddüdünü, “Aşı hizmetlerinin var olmasına rağmen aşıların kabulünde gecikme veya reddetme” olarak tanımlamaktadır. Burada “Aşı tereddüdü” tanımını kullanmak önemlidir. Çünkü bireyin bir tereddüt içinde olduğunu ve aşıyı kabul ihtimalinin olduğunu gösterir. Zihinde olumsuz bir algı oluşturmayan bu terim aşı ile ilgili uygulamalardaki kutuplaşmayı azaltır.
Son yıllarda aşı uygulamaları ile ilgili artan sorunları gören DSÖ, 2019 yılında “Aşı tereddüdünü” küresel sağlığı tehdit eden on nedenden biri olarak belirtmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde aşı tereddüdü bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalıdır.
İçinde bulunduğumuz Dünya Aşılama Haftasında (24-30 Nisan) COVID-19 aşıları ile ilgili aşı tereddüdünü daha iyi anlamalı ve saptanan tereddütlere yönelik çözüm önerilerini ele almalıyız.
COVID-19 öncesi dönemde, aşı tereddüdünü araştıran çalışmalar aşılanma isteğine engel olabilecek birçok neden bulmuşlardır. Bunlardan bazıları şunlardır
· Hastalığa yakalanarak geçirmenin daha koruyucu olduğunu düşünme
· Hastalıkların zannedildiği kadar ağır olmadığını düşünme
· Aşı içeriklerinde zararlı kimyasalların olduğunu düşünme
· Aşıların, ilaç firmalarının mali kaygıları nedeniyle gündeme getirildiğini düşünme
· İnançlarına uygun bir şekilde aşı üretiminin olmadığını düşünme
· Aşıların yeterli kontrol aşamalarından geçmediğini düşünme gibi.
COVID-19 ile ilgili aşı tereddütlerini ele alan uluslararası güncel çalışmalarda ise COVID-19 öncesi dönemdeki kaygılara benzer kaygılar olmakla birlikte, bu salgına özgü aşı endişelerin de olduğu görülmektedir;
· Aşıyı kabul etme durumlarının politik inançlarla yakından ilişkili olduğu,
· Aşıların hızlı bir şekilde geliştirilmesinin bireylerde huzursuzluk ve güven eksikliği yarattığı,
· Geçmiş dönemde de gündeme gelen ilaç firmalarının aşı satma çabaları üzerine bir aşı kampanyası yürütüldüğünü düşünme,
· Sosyal medyayı fazla kullanmanın aşı tereddüdü üzerine olumsuz etkilerinin olduğu (aşı ile ilgili yetersiz ve yanlış bilgilerin doğrulanmadan paylaşılabildiği, bunun altında yatan nedenin ise takipçi ya da beğeniyi arttırmak olduğu),
· Aşı çalışmalarında siyasi baskıların da yer almasından dolayı Amerika Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) veya Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) gibi kurumlara güvenin görece azaldığı,
· Pandemi ‘nin ilk ortaya çıktığı dönemde var olan aşı iyimserliğinin giderek azaldığı ve aşının kullanıma sunulmasıyla birlikte aşı tereddütlerinin arttığı,
· Aşıya karşı olumlu tutumun sağlık çalışanlarında ve pandemi döneminde işsiz kalan bireylerde daha sık gözlendiği gibi sonuçlara ulaşılmıştır. Bu kısımda özellikle işsiz kalan bireylerin COVID-19 aşısına karşı tutumunun olumlu olması dikkat çekicidir. Ekonomik şartların bireylerin aşı tutumunu etkilediği düşünüldüğünde aşı tereddüdü durumunun çok boyutlu olarak ele alınması gerektiği görülmektedir.
Bu bulgulara ek olarak; çalışmalar, inanç durumu, kişisel deneyimler, aşıyı özgürlüğe karşı bir müdahale olarak algılama ve otorite karşısında yer alma gibi durumlarında aşı tereddüdü ile yakından ilişkili olduğunu göstermiştir.
Sonuç olarak, aşılar geçmişte insanlığı çok ciddi hastalıklardan kurtarmıştır. Aşıların bu başarısı, geçen zaman diliminde insanlara salgınları ya da hastalıkları unutturmuş gibi gözüküyor. Bir başka bakış açısıyla, aşılar kendi başarılarının kurbanı olmuş ve sorgulanır bir duruma düşmüşlerdir.
Aşı tereddütleri yüzeysel bir sorun olmayıp; sağlık, ekonomi, inanç ve politika gibi birçok alanında içinde yer alması gereken evrensel bir sorun halindedir.
Ayrıca, pandemi dönemde aşı tereddüdü ile ilgili yapılan çalışmalar birçok ülkede yapıldığı için çalışmalardan elde edilen sonuçları tüm ülkelere genellemek mümkün olmayabilir. Her ülkenin kendi kültürü, geleneği ve kimliği vardır. Çalışma sonuçları değerlendirilirken bu durum göz önünde bulundurulmalıdır.
Aşı tereddüdünü azaltmak için neler yapılabilir?
İçinde bulunduğumuz pandemi şartları altında aşı tereddüdünü daha iyi anlamak ve bu tereddüdü azaltmak için aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır;
• Halk için yazılmış, kamusal kaynaklara dayalı, anlaşılabilir, bilimsel içeriği olan ve kolay anlaşılabilir bilgilerin paylaşımının arttırılması
• Bu içeriklerin sosyal medya aracılığı ile yaygınlaştırılması
• Paylaşılan içeriklerin toplum kültürü ve kimliğine uygun olması
• İçeriklerin olumlu bir şekilde olması, önerilen davranışı benimsemenin faydalarına odaklanılması (Örneğin, aşılamanın bireyi ve toplumu koruyacağının anlatılması, yan etkilerinin az olduğunun anlatılmasından daha fazla etkilidir)
• Bireylerin ihtiyaç duyduğu bilgilere erişimin sağlanması ve aşı ile ilgili endişelerinin giderilmesi
• Bazı ülkelerde taslak halinde olan aşı uygulamaları ile ilgili yasaların geliştirilmesi ne ihtiyaç olup olmadığının kamuoyunda tartışılması
• Pandemi ile ilgili sağlık uygulamalarını politika üzeri bir konu olarak görülmesi
• Sağlık yönetiminde şeffaf ve iletişime açık olunması
• Sağlık alanında okuryazarlığın arttırılması ve
• Yapılması düşünülen adımların somut karşılıklarının olması önerili