Cumhurbaşkanı Erdoğan, 49. Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Gücünü ve meşruiyetini sandıktan alan bir yönetim olarak kimin ne dediğine değil, sadece ve sadece milletimizin ne dediğine bakmakla mükellefiz, öyle de yapıyoruz. Attığımız her adımla, yaptığımız her icraatla, milletimizden aldığımız desteğin hakkını vermeye çalışıyoruz” dedi.
“BEN MİLLETİMİN CUMHURBAŞKANI OLARAK SEÇİLDİM”
Aksaray, Ankara, Antalya, Artvin, Batman, Burdur, Çorum, Diyarbakır, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hatay, Kahramanmaraş, Kastamonu, Kırşehir, Kocaeli, Malatya, Mardin, Muğla, Osmaniye, Samsun ve Uşak’tan gelen köy ve mahalle muhtarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın misafiri olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde verilen öğle yemeğinde ağırlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yemek öncesinde muhtarlara hitaben bir konuşma yaptı.
Bugünkü toplantıyla birlikte Külliyede misafir edilen muhtar sayısının 32 bine ulaştığını, seçimden önce muhtarların tamamına yakınıyla buluşma hedeflerine yaklaştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, mahalle ve köy halkı üzerinde devletin gözü-kulağı, eli-kolu; mahalle ve köy halkının da devlet nezdindeki temsilcisi olan muhtarlarla daha yapacak çok işlerinin olduğunu söyledi.
Salondaki manzarayı, “Türkiye’de demokrasinin tavanından tabanına nasıl ahenk içinde işlediğinin en bariz örneği ve ispatı” olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii demokrasiyi herkes böyle anlamıyor. Mesela ana muhalefetin başındaki zat, önceki gün çıkmış, şahsımı bu göreve meşru bir şekilde gelmemekle itham ediyor ve ‘Benim Cumhurbaşkanım değilsin’ diyor. Yahu, Bay Kemal ben senin Cumhurbaşkanın olmaya meraklı değilim, ben milletimin cumhurbaşkanı olarak seçildim” diye ekledi.
“SİYASİ İKTİDARIN MEŞRUİYETİ, YÖNETTİĞİ VEYA YÖNETMEYE TALİP OLDUĞU TOPLUMDAN ALDIĞI DESTEĞİ İFADE EDER”
Meşruiyet kavramının, siyaset ve yönetim biliminin temelini oluşturduğuna, iktidar kavramının da meşruiyet kavramıyla birlikte düşünülmesi gerektiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, güç kullanma ayrıcalığına sahip tek kurum olan devleti yönetme görevinin, toplumlar tarafından siyasi iktidarlara verildiğini ifade etti.
Siyasi iktidarın gücünün sınırlarını da, kendisine devleti yönetme görevini veren halka karşı duyduğu sorumluluğun belirlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “En basit şekilde anlatacak olursak, siyasi iktidarın meşruiyeti, yönettiği veya yönetmeye talip olduğu toplumdan aldığı desteği ifade eder. Demokrasilerde bu desteğin ölçüm ve uygulama yolu serbest seçimlerdir. Yani bir siyasi parti seçimlerde toplumun desteğini almışsa, meşru bir iktidar olarak, Anayasa ve yasalar çerçevesinde ülkeyi yönetme hakkına da sahiptir demektir.”
Geçmişte siyasi partilerin çok düşük oy oranları, çok düşük toplum desteğiyle ülkeyi yönetmeye kalktıkları için sürekli kriz, kaos ve istikrarsızlıklara maruz kalındığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu düzeyde oy oranına sahip partiler tarafından seçilen cumhurbaşkanlarının da tartışma konusu olduğunu sözlerine ekledi.
AK Parti iktidarları döneminde istikrar ve güven ortamının ülkeye faydalarını görerek, yeni yönetim sistemini en az yüzde 50+1 destek üzerine kurduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böylece ülkemizin demokrasi eşiğini de yükselttik. Dolayısıyla, yeni yönetim sistemimizde seçimi kazanan Cumhurbaşkanının meşruiyetiyle ilgili en küçük bir tartışma, en küçük bir tereddüt, en küçük bir şüphe olması mümkün değildir” vurgusunda bulundu.
“HALKIN GÖNLÜNE GİREMEYEN HALKIN HUZURUNA DA ÇIKAMAZ”
Ana muhalefet partisi liderinin 24 Haziran seçimlerinde, partisinin genel başkanı olduğu hâlde cumhurbaşkanı adayı olmadığını ve kendisinin karşısına çıkmadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu mesele siyaseti anlama meselesidir, halkıyla diyalog kurma meselesidir. Halkının gönlüne girme meselesidir. Halkın gönlüne giremeyen halkın huzuruna da çıkamaz” değerlendirmesinde bulundu.
Bu açıklamaları Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Genel Başkanı’nın demokrasi anlayışlarının ne kadar sığ, içi boş ve aldatmacadan ibaret olduğunu göstermek için yaptığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim gözümüzde bu zat, her ne kadar bir kaset kumpasıyla önü açılmış da olsa, CHP Kurultayı’nda seçilip geldiği için meşru bir siyasetçidir. Çünkü bizim CHP seçmeninin de, CHP delegelerinin de iradesine saygımız vardır” diye konuştu.
“Son seçimlerde 26 milyon 330 bin vatandaşımızın ortaya koyduğu iradeyi, yüzde 52,6’lık bir desteği meşru görmediğine göre, demek ki bu zatın kafasında başka bir demokrasi tarifi bulunuyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Bunların geçmişine bir baktığımızda da, o demokrasi tarifinin ipuçlarını görebiliyoruz. Hadi tek parti dönemini bir kenara bırakıyorum, bu dönemin hesabı ayrıca sorulmayı ve sorgulanmayı gerektiriyor, işe çok partili hayattan başlayalım. Mesela 1946 seçimlerindeki ‘açık oy-gizli tasnif’ bu kime ait, CHP’ye ait. Bu yöntem bunların kafasındaki demokrasinin tarifidir. Oyu açıktan kullanacaksın, kime verdiklerini görecekler bilecekler. Sayıma gelince sayımı gizli yapacaklar. Bu kimin yaptığı uygulamaydı, CHP’nin. Bu ülke bunları gördü mü, gördü. Aynı şekilde, 1960 darbesine destek verip, seçilmiş Başbakanı darağacında sallandırmak da bunların demokrasi anlayışının bir tezahürüdür. Daha yakın tarihe gelecek olursak, teröristlere ‘arkadaşlar’ demek, terör örgütüne destek vermek, FETÖ gibi bir ihanet çetesinin taşeronluğuna soyunmak da bunların demokrasi anlayışının işaretleridir. Hepsine de hararetle destek verdikleri 28 Şubat’tan 27 Nisan bildirisine kadar, bunların demokrasi anlayışlarının daha pek çok örneğini görebiliriz. Bunlara göre, CHP’ye hizmet eden demokrasi meşrudur, CHP’nin işine gelmeyen demokrasi ise behemehâl def edilmesi gereken bir yüktür.”
“MEHMET AKİF ERSOY, BU MİLLETE İSTİKLAL MARŞI GİBİ BİR ŞAHESERİ ARMAĞAN ETMİŞTİR”
Konuşmasında, merhum Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 82. yıl dönümü olduğunu hatırlatarak kendisini rahmet ve şükranla andığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimizin boğulmak istendiği Büyük Harpte ve İstiklal Harbinde Akif bir mücahit olarak görev almakla kalmamış, aynı zamanda bu millete Safahat’ın yanında İstiklal Marşı gibi bir şaheseri armağan etmiştir” şeklinde konuştu.
CHP zihniyetinin, her iyi şeyde olduğu gibi İstiklal Marşı konusunda da boş durmadığını, 1937’de, İstiklal Marşı’nın değiştirilmesi için Falih Rıfkı Atay’ın başını çekip İsmet İnönü’nün desteklediği bir kampanya başlatarak bir yarışma açtığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii yarışmaya katılan eserlerin hiç birisi bu milletin İstiklalini anlatacak değerde olmadığı için CHP’nin bu projesi de akim kalmıştır” diye ekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün aynı zamanda 1939 Erzincan büyük depreminin de yıl dönümü olduğuna dikkat çekerek, depremde 33 bine yakın vatandaşın hayatını kaybedip 100 binden fazlasının yaralandığını hatırlattı ve sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Depremin ardından Erzincan’da âdeta taş üstünde taş kalmadı. Tabii o dönemin şartları çok kötü. Kurtarma hizmetleri yetersiz, sağlık hizmetleri yetersiz, ulaşım hizmetleri yetersiz; depremden sağ çıkan bebekler soğukta donuyor. Yaralıların çoğu eksi 20 dereceye varan soğukta donarak can veriyor. İşte bugünlerde CHP ne yapıyor biliyor musunuz? Ancak dört gün sonra, o da Millî Şef’in meşhur beyaz treniyle Erzincan’a ulaşıyorlar ama tenezzül edip tren garından ayrılmıyorlar bile, oradan geri dönüyorlar. Erzincan’a yine milletimiz sahip çıkıyor. Milletimiz aşını, ekmeğini, kıyafetini Erzincan’la, Erzincanlılarla bölüşüyor. Şimdi fikir özgürlüğü havarisi kesilmeye kalkıyorlar ya, bunların muhalif hiçbir fikre de, siyasete de tahammülleri olmadığını milletimiz çok iyi biliyor.”
“SADECE 2019 BÜTÇESİNE BAKILDIĞINDA BİLE, HİZMET ODAKLI BİR BÜTÇE ANLAYIŞININ TEZAHÜRLERİ GÖRÜLEBİLİR”
Muhtarlara hitaben, “Gücünü ve meşruiyetini sandıktan alan bir yönetim olarak, kimin ne dediğine değil, sadece ve sadece milletimizin temsilcileri olarak sizlerin ne dediğine bakmakla mükellefiz, öyle de yapıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları her adımda, yaptıkları her icraatla, milletten aldıkları desteğin hakkını vermeye çalıştıklarını söyledi.
Hükûmete geldiklerinde toplanan her 100 liralık verginin 86 lirasının faiz ödemelerine gittiğini hatırlatarak kendilerinin didinip çalışarak bu oranı yüzde 10’lara kadar düşürdüklerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, buradan elde ettikleri tasarrufla eğitimden sağlığa, güvenlikten ulaştırmaya her alanda, Cumhuriyet tarihinde yapılanların üç katı, beş katı, 10 katı büyük hizmetler götürdüklerini kaydetti.
Sadece 2019 bütçesine bakıldığında bile, hizmet odaklı bir bütçe anlayışının tezahürlerinin görülebileceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitime 161, sağlığa 157, altyapı yatırımlarına 65, reel sektörün desteklenmesine 33, belediye ve il özel idarelerine 94, tarıma 26.5, sosyal yardım projelerine 62 milyar lira tahsis ettiklerini örnek olarak gösterdi.
“DEVLETİMİZİN DE MİLLETİMİZİN DE İMKÂNLARI TÜM GARİPLERİ KUCAKLAYACAK KADAR GENİŞTİR”
Altyapı yatırımları ile sosyal yardımlar için ayrılan kaynağın birbirine yakın olduğuna dikkat çekerek, bunun sebebini “Çünkü siz istediğiniz kadar toprağın altına yatırım yapın, onun üzerinde yaşayan insanlara sahip çıkamıyorsanız, devlet olarak görevinizi yerine getirmiyorsunuz demektir” sözleriyle açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin belediye başkanlarına da aynı tavsiyede bulunduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara, “Şayet şehrinizde bir tane bile mağdur, mazlum, garip bulunuyorsa, gece yatağına karnı aç giren bir tek çocuk mevcutsa, yakacağı olmadığı için battaniyesinin altında titreyen tek bir yaşlı varsa, yaptığınız diğer işlerin hiçbir anlamı kalmaz” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara hitaben konuşmasını şöyle sürdürdü: “İnsanına sahip çıkmayan devlet, tıpkı Türkiye’nin geçmişindeki kimi dönemlerde olduğu gibi, sadece bir avuç elite hizmet eder hâle gelmiş demektir. Hâlbuki bizim devletimiz 81 milyon vatandaşımızın, onlarla birlikte ülkemize sığınmış 4 milyonun üzerindeki mazlumun tamamını kucaklamalı, tamamına temel hizmetleri götürmelidir. Aksi hâlde Cumhurbaşkanı olarak ben yastığa huzur içinde başımı koyamam. Sizlerin de, şayet mahallelerinizde mazlumlar ve mağdurlar varsa, onların temel ihtiyaçlarını karşılamadan, huzurla yastığınıza başınızı koyamamanız lazım.”
Hz. Mevlana’nın ‘dert insana yol gösterir’ sözünü hatırlatarak, “Bizler de dertli olacağız ki, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı, ne zaman yapacağımızı bilelim. Hamdolsun, devletimizin de, milletimizin de imkânları, tüm garipleri kucaklayacak kadar geniştir” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki dönemde de milletin dertleriyle dertlenmeye, gece gündüz çalışmaya, üretmeye, hizmet etmeye devam edeceklerini vurguladı.
Konuşmasının sonunda ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan ve tek devlet’ vurgusunda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini, 31 Mart seçimlerinde yeniden aday olacak muhtara başarılar dileyerek tamamladı.