ERZURUM EVLİYALARI (TAŞKESENLİ AHMED EFENDİ)
Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. 1848 (H.1264) senesinde, Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Hacılar köyünde doğdu. Babası, o yörede sevilen âlim ve fâzıl bir zât olan Molla Mahmûd Efendidir. Âilesi on yedinci asırda Bağdat civârından gelip Hacılar köyüne yerleşmiştir. Dedelerinin hepsi âlim olup, ömürlerini insanlara doğru yolu anlatmakla geçirmişlerdir.
Ahmed Efendi, tahsîl çağı gelince, çeşitli medreselerde ilim öğrendi. Sonra Şeyh Ali Palevî ve Abdullah-ı Melekânî’nin derslerini tâkib etti. Tasavvufta ilerlemek için Seyyid Sıbgatullah Arvâsî’nin dergâhına giderek teslim oldu. Burada Seyyid Sıbgatullah Arvâsî’nin en büyük halîfelerinden olan Şeyh Abdurrahmân-ı Tâgî ile tanıştı.
Sıbgatullah Arvâsî’nin vefâtından sonra yerine geçen Abdurrahmân-ı Tâgî’ye bağlandı. Onun sohbetlerinde kemâle gelerek, icâzet aldı. Abdurrahmân Tâgî, insanlara Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmesi için Ahmed Efendiyi Erzurum’a gönderdi.
Erzurum’a giden Ahmed Efendi, Sultanmelik Mahallesinde yerleşti. Yaz aylarında Erzurum’a yakın olan Taşkesen köyünde ikâmet edip, burada insanlara doğru yolu anlatırdı. Bu yüzden Taşkesânî veya Erzurumlular arasında Taşkesenli Şeyh Ahmed Efendi olarak meşhûr oldu. Erzurum civârında çok talebe yetiştirdi. Hocası Abdurrahmân Tâgî'nin vefâtını duyan Ahmed Efendi, hemen Bitlis’e giderek, hocasının mezarını ziyâret etti ve ağlayarak şu mânâya gelen beytleri söyledi: “Evimin uzaklığından dolayı size geç geliyorum. Bana iyilikle imdâd eyleyin.
ERZURUM EVLİYALARI (ABBAS MEHDİ)
Erzurum'un Mehdî Abbas Mahallesine ismini veren bu mübârek zâtın Saltukoğulları devrinde yaşadığı tahmin edilmektedir. Türbenin yakınında Abbas Mehdî'nin yaptırdığı bir de mescid bulunmakta olup son yıllarda tamir görmüştür. Türbedeki dört kabirden yalnız birinin kitâbesi vardır. Bu mezarda Kağızmani medresesini yaptıran Hacı Mehmed'in torunu ve aynı zamanda medresenin ikinci vâkıfı Ahmed Ağa yatmaktadır. Vefâtı 1845 (H.1262)'dir. Medrese ise günümüze ulaşmamıştır.
ERZURUM EVLİYALARI (ABDURRAHMAN GAZİ)
Erzurumluların büyük hürmet ve tâzim göstererek, özellikle Cumâ günleri ziyâret ettiği Abdurrahmân Gâzi hakkında târihî vesikalarda ve kitaplarda bilgi bulunamamıştır. Türbesi, Erzurum'un kıble tarafından yarım saat uzaklıkta olan Eğerlidağ (Şığveler) Dağı eteklerindedir.
Abdurrahmân Gâzi türbesi eskiden bu adı taşıyan bir tekkenin içindeydi. Bu tekkede Erzurumlu İbrâhim Hakkı hazretleri, oğlu Mehmed Şâkir Efendi ve yeğeni Yûsuf Efendi türbedarlık yapmışlardır. Daha sonra yıkılan bu tekkede şimdi görülen câmide yoktu. Bu câmi, Vakıflar Genel Müdürlüğündeki kayıtlara göre daha sonraları sabık Edirne vâlisi Ahmed İzzet Paşa tarafından yaptırılmıştır.
ERZURUM EVLİYALARI (ALVARLI MUHAMMET LÜTFİ EFE)
Nakşibendî büyüklerinden. 1868 (H.1285) târihinde Erzurum'un Hasankale ilçesine bağlı Kındığı köyünde doğdu. Babası Hâce Hüseyin Efendi, annesi, Seyyide Hadîce Hanımdır. İlk tahsîlini babasından aldı. Sonra Erzurum'daki tanınmış bâzı âlimlerin derslerine devâm etti. 1890 yılında Hasankale'nin Sivaslı Câmiine imâm oldu. Aynı yıl babasıyla Bitlis'e giderek Muhammed Küfrevî hazretlerine talebe oldu. Bâtınî ilimlerde ilerledi. Her gün iki saat hocasının sohbetinde bulunurdu.
Muhammed Lütfi Efendi, bu nazarla bilinmeyen, anlaşılmayan derecelere kavuştu. Ertesi sabah Pîr-i Küfrevî hazretleri kendisini halîfe seçtiğini ve halkı irşâda memur ettiğini bildirdi. Böylece icâzetini (diploma) aldıktan sonra bir müddet daha Sivaslı Câmiinde göreve devâm etti.
Sonra tâyini Erzurum'un Dinarkom köyüne çıktı. Burada iken 1916'da Rusların doğuda Van, Muş ve Bitlis'i ele geçirmeleri üzerine Erzurum'a geldi. Rus istilâsının devâm etmesi ile Tercan'ın Yavi Köyüne gitti. Burada bir taraftan imâmlık yaparken diğer taraftan gönlüne girdiği herkesi Rus zâlimlerine karşı silahlandırdı.
1917'de Rusya'da bolşevik ihtilâlinin vukû bulmasından sonra Ruslar, Osmanlı topraklarından çekilirken silahlarınıErmenilere vererek onları mâsum ve savunmasız Türkler üzerine kışkırttılar. Ermenilerin hedefi, Doğu Anadolu'yu da içine alan büyük Ermenistan devletini kurmaktı. Bunun için Türk ve Müslüman olan halkın bölgeyi terketmesini istiyorlardı. Bu gâyeleri tahakkuk ettirmek üzere görülmemiş bir kıyım ve imhâ hareketine başladılar. Beşikteki bebeklere ve yatalak hastalara varıncaya kadar öldürdüler. Bâzılarını câmi, ev ve ahırlara toplayarak sonra ateşe verdiler. Bu mezâlim, doğudan batıya doğru büyük bir göç dalgasının başlamasına sebep oldu.Ermenilerin bu insanlık dışı fiillerine karşı, Muhammed Lütfî Efendi, Yavi ve komşu köylerden topladığı altmış kişilik bir müfrezeyle harekete geçti. Önce Oyuklu köyü yakınındaRusların karargâh deposu olan ve Ermenilerin elinde bulunan bir silah deposunu bastı. Bu silah ve malzemeleri Haydari Boğazı'ndaki Zergide köyünde bulunan Türk ordusuna ulaştırdı. 12 Mart 1918'de Türk ordusu ile birlikte Erzurum'a girdi. Ancak aynı gün babası Hâce Hüseyin Efendi şehîd düştü.Doğu'nun Ermeni mezâliminden kurtarılmasından sonra tekrar Hasankale'ye döndü. Kendisine Hasankale müftülüğü teklif edildi ise de kabûl etmedi. Bu sırada Alvar köyü insanlarının ısrarlı istekleri üzerine oraya yerleşti. Bundan sonra halk arasında"Alvar İmâmı" ve "Efe hazretleri" ünvanıyla tanındı. Bir Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olarak 1939'a kadar bu köyde, bu târihten sonra da Erzurum'da halkı irşâd ile meşgûl oldu. 1947, 1949 ve 1950 yıllarında olmak üzere üç defâ hacca gitti. 12 Mart 1956'da vefât etti. Cenâzesi Alvar köyüne götürülerek oraya defnedildi.Allahü teâlânın aşkı ve Resûlullah'ın sallallahü aleyhi vesellem sevgisiyle dolu olduğu görülmektedir. Hac ettiği günlerden birinde Rabbine şöyle yakarmaktadır:
Alîl, zelîl bu yollara düzüldük
Hakîr fakîr denî râha süzüldük
Hâlimiz ne olur ya Rab üzüldük
Ey keremler kânı huccâcı affet
Rahmet-i Rahmân'a muhtâcı affet!
Gönderdin Habîb'in âleme rahmet
Sen eyledin bizi Habîb'e ümmet
Senden özge kimden görek merhamet
Ey keremler kânı huccâcı affet,
Rahmet-i Rahmân'a muhtacı affet.
Hürmet-i Ahmed'e bağışla bizi
Âl-i Muhammed'e bağışla bizi
Vüs'at-i rahmete bağışla bizi
Ey keremler kânı huccâcı affet,
Rahmet-i Rahmân'a muhtâcı affet.
ERZURUM EVLİYALARI (CAFER EFENDİ)
On yedinci asırda Erzurum'da yaşadı. Âlim, fâdıl, cömert ve iyilik sever bir zât idi. Herkese İslâmiyeti anlatır, nasihat ederdi. 1650 yılında vefât ederek kendi yaptırdığı Câferiye Câmii bahçesine defnedildi. Kabri, bölge halkı tarafından ziyâret edilmektedir.
ERZURUM EVLİYALARI (HABİB BABA)
Aslen Hindistanlıdır. Babası ile birlikte Bitlis'e gelip Uşşâki Ali Baba'ya talebe olmuştur. Kısa zamanda yetişip kâmil bir velî olmuş ve hocasının emriyle önce Şam'a sonra Erzurum'a gelerek insanlara İslâmiyeti anlatmış, dünyâ ve ahiret saâdetine kavuşmaları için çalışmıştır. 1847 yılında vefât eden Habîb Baba daha önce Timurtaş Paşa Türbesi diye bilinen Erzurum'daki türbeye defnedilmiştir. Türbede Habîb Baba dışında beş kabir daha vardır.
ERZURUM EVLİYALARI (PİR ALİ)
Pir Ali Baba 472 yıldır Şehrimizde devam etmekte olan Binbir Hatim geleneğini başlatan büyük zattır. Pir Ali Baba’yla ilgili bilgileri, Yunus Emre Mahallesinde bulunan Cemaliye Caminin emekli imamlarından Sayın İsmail Hakkı Çetres Hocaefendiden dinledik.“Pir Ali Baba’nın Dutçu Köyünde (Tuzcu Mahallesi) yaşamıştır. (1500-1600) Helveti, Rufai, Kadiri, ve Nakşibendi tarikatlarında şeyhlik makamına yükselmiştir. Dergahında yüzlerce müritler bulunmuş ve bu dergahtan nice alimler yetişmiştir. O tarihlerde Erzurum’da büyük depremler ve afetler yaşanmaktaymış. Şehrin ileri gelenleri dergâha giderek, Pir Ali Baba’dan felaketlerin bitmesi için dua etmesini istemişler. O gece dergâhta sabahlara kadar felaketlerin dinmesi ve daha beterlerinden Erzurum’un korunması için gözyaşlarıyla topluca dualar edilmiş. Sonrası gece, Pir Ali Baba rüyasında Peygamber Efendimiz (S.A.S.) görmüş. Rüyada Efendimiz Binbir Hatimlerin okunmasını tavsiye ediyormuş. Pir Ali Baba rüyasını ve Peygamberimizin tavsiyesini müritlerine anlatmış ve o günden itibaren de Dergâhta hafızlar tarafından hatimler okunmaya başlanmış.O dönemin Padişahları Dutçuyla Yarımca köyleri arasındaki ovayı Pir Ali Baba’nın Dergâhına bağışlamışlar.Pir Ali Baba tarafından başlatılan Binbir Hatim geleneği 1920 yılına kadar kesintisiz devam etmiştir. 1920 – 1950 yıları arası kesintiye uğramış. 1950’den sonra Erzurum Müftülerinden Solakzade Sadık Efendi tarafından tekrar başlatılmıştır. 1957 yılına kadar Binbir Hatimleri okuyan Hafızlara Erzurum Tüccarlarından toplanan bir miktar para hediye olarak verilirmiş. 1957’den sonra, Camilerimizde gönüllü imamlar ve vatandaşlar tarafından okunmaktadır.
ERZURUM EVLİYALARI (OSMAN EFENDİ)
Nakşibendî büyüklerinden. Uzun süre ikâmet ettiği Mekke-i mükerremede Şeyh Abdullah-ı Mekkî hazretlerinden aldığı feyzlerle kemâle ermiş, Erzurum'a yerleşerek Esad Paşanın kendisi için yaptırdığı câmi ve medresede halka İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlatmıştır. 1869'da vefât eden Osman Efendinin kabri, Erzurum Esad Paşa Camii bahçesinde olup ziyâret edilmektedir.