Her çalışan emeğinin karşılığını “maaşını” zamanında alması gerekmektedir. Çalıştığı halde alın teriyle kazandığı parasını alamayan o kadar çok insan var ki; özellikle son günlerde bu duyumlar daha fazla baş göstermeye başladı. İnsanlar ayın sonunu iple çekerken bir anda olumsuzlukla karşılaştıklarında haklı olarak, sudan çıkmış balığa dönüyorlar.
Tüm çalışanlar evine, çoluğuna, çocuğuna ekmek götürmek için “
Genelde çalışanların paralarını geç ödeyen zatı muhteremler kendilerine gelince hiçbir şeyden kaçınmazlar. Onların dolapları dolu; elektrik faturaları, su faturaları, doğal gaz faturaları, kredi kartları, ödemeleri nasıl olsa düzenli ödeniyor... Düzensiz olan kesim, geçim sıkıntısı çeken emek karşılığı ter döken kesimdir.
Çalıştığı yerde parasını gününde alamayan çalışanlar moral ve motivasyon olarak sürekli sıkıntı içersin delerdir. Maddi anlamda hakkını gününde alamayan kişi hangi sektör olursa olsun kendisini işine adapte edemez. Hele ki; ağır sanayi de çalışan bir işçiyse durum çok vahim. Ağır iş sektörlerinde makine başında çalışan operatörün ilk başta moralinin ve motivasyonunun yüksek olması gerekmektedir. Bizim çalışanımızın ayın sonunu zor getirdiğini bilmeyen yok? Bilmeyen olmadığı gibi, acı ama gerçek maalesef bilende yok?
Sürekli olarak duyduğumuz iş kazaları haberlerine bakacak olursak genelde hep iş güvenliği eksikliği veya dikkatsizlik sonucu olduğu belirtiliyor, hiç çalışanların temeline inen varmı? Ayın sonunu nasıl getirdiklerini soran var mı? Aslında çalışan kişilerin temeline inilmiş olsa kim bilir altından neler çıkacaktır.
Çok kısada olsa aktarmadan geçemeyeceğim bir fabrika gün boyu ayakta çalışan bir işçinin anlattıklarına bir anda takılıverdi kulağım. Ekmek parası uğruna çalışan bir kişi maaşını alması gerektiği tarihin üzerinden “
Bunca olumsuzluklara rağmen birde işveren tarafından biraz idare edin, borçlarım çok ödemekte güçlük çekiyorum, az daha dişinizi sıkın, dayanın gibi kelimeler söylenmesi de işin diğer bir boyutu. Ekmek parası uğruna helal yolla para kazanmaya çalışan bir kişinin hakkını yemek, hakkını çiğnemenin hiçbir tutulur dalı yoktur. Ne demek dayanın, sabredin, destekleyin eğer yanında çalıştırdığın kişinin hakkı olan parayı günü geldiğinde veremiyorsan kapılarına bas kilidi! İndir kepenklerini! Kapa tezgâhını! Bas git geldiğin memleketine, gurbette parayı bulacağım uğruna, gurbette saygı değer bir iş adamı oldum havasına, hava civa yapmak adına, yanında çalıştırdığın seni emekleriyle ayakta tutan kişilerin hakkını yeme? Çalıştırdığın insanların hakkını yemenin hiçbir yerde yeri de yok, tutunacak dalı da yok… İşveren ağlarsa ayın sonunu iple çeken çalışan ne yapsın. Ne yapmaz ki…
Çalışan kesim ayağını yorganına göre uzatması, ödemelerini maaşını aldığı tarihe göre ayarlı olması tıpkı işverenin çek, senet ve ödeme günü gibidir. Ancak işverenler için ilk etapta can ardından canan sözünde de belirtildiği gibi sadece kendi borçları borç yanında çalıştırdığı kişilerin borçlarını önemsiz görmesi çok acı bir durundur…
Alın teri karşılığında verdiğiniz para yardım değil? Sadaka değil? Fitre değil? Hibe hiç değil? Bu para çalışanın emeğinin karşılığı ve verdiği emeğin bedelidir.
"İşçiye ücretini alın teri kurumadan veriniz." (Hz. Muhammed s.a.v) Gerçek bayram, işçinin emeğinin karşılığını alnının teri kurumadan aldığı gündür.
Gününüz mutlu ve güzel geçsin…